23 Temmuz 2008 Çarşamba

yavuz çetin - istanbul'a ait

istanbul deyince aklıma geldi, hazır youtube'a da girilebiliyorken -en azından ben girebiliyorken- her daim favori listemde bulunan ve sıklıkla izlediğim yavuz çetin'in istanbul'a ait videosunu tekrar izleyeyim dedim ve hatta izledim bile.

güven erkin erkal'ın rock art programında, eylül 2001'de kaydedilmiş bir canlı performans.



büyük müzisyendin be yavuz çetin..

evim, güzel evim?!

evim neresi hala tam olarak bilmiyorum fakat şükür ki 1 aylık bursa kampımı tamamladım. yarın itibariyle yeni konumum istanbul.

keyifliyim. güzelim.

haaydi.

16 Temmuz 2008 Çarşamba

ekşi sözlük'ten arındım!


hemen aşağıda söylemiştim ya sözlükten arınmak istiyorum diye, arındım. üstelik beklediğimden çok daha kolay oldu.

bakın şunları sordum kendime;

- entry yazma aşkıyla yanıp tutuşuyor musun?
hayır.

- pazartesi sabahları haftanın en beğenilen entrylerini düzenli olarak takip ediyor musun?
yoo.

- her pazartesi sabahı haftanın en beğenilen entrylerini okumadığında haftanın kötü geçeceğine mi inanıyorsun?
sence?

- aklına durup dururken mesajlarını, başlığını, badi entrylerini ya da yan siteleri kontrol etmek mi geliyor?
neredeyse bir yıldır sözlük yazarı olduğum bile gelmiyordu aklıma.

- ekşi sözlük, komünite olarak üye olmaktan mutlu olduğun bir yapı mı?
asla!

- ekşi sözlük, katılımcıları itibariyle bugüne kadar savunduğun ne kadar değer yargın varsa hepsini baş tacı etmiş sağlıklı ve dejenerasyondan uzak bir ortama mı sahip?
mümkün değil.

- ekşi sözlük'te eğleniyor muydun?
çook.

- ekşi sözlük'te eğleniyor musun?
ı ıh.

- ekşi sözlük yazarı olduğun sürece keyfini kaçıracak insanlarla muhattap olmak zorunda kalacak mısın?
evet yaa..

- artık ekşi sözlük'e login olduğunda manasız bir rahatsızlık hissediyor musun?
kesinlikle!


cevaplar doğrultusunda yapmam gereken şey çok açıktı. önce "acaba bir yıl kafa izni alsam rahata erer miyim?" diye düşündüm ama sonra uzun süreli de olsa geçici bir çözüm olduğuna karar verdim. hal böyle olunca yazdım şifremi, tıkladım "elveda ay, elveda feza" butonuna ve sözlük beni coldplay - the scientist'in şu dizeleriyle uğurladı;

nobody said it was easy
it's such a shame for us to part
nobody said it was easy
no one ever said it would be this hard
oh take me back to the start


ve bitti!
hayatımın hiçbir dönemimde nick olarak kullanmadığım ve açıkçası hiç sev(e)mediğim byron karakterinden kurtulmanın verdiği tazelikle bir sigara yaktım, derin de bir nefes aldım.

ekşi sözlük, 4 koca yıl boyunca bana çok güzel şeyler öğretti, leziz insanlarla tanışmama ve hatta bazılarıyla hayatımı paylaşmama vesile oldu. idari, teknik ve fikri (fikir değil, fikri bak) olarak da her zaman başarılı bulduğum ancak asla kendimi ait hissetmediğim/hissedemediğim bir yerdi; bitti!

şimdi şu byron etiketinden tamamen kurtulmaya yalnızca önceden verilmiş bir iki organizasyon sözü, bir de küçücük bir vefa borcu kaldı.

ekşi sözlük yazarı olmayı özler miyim ya da ekşi sözlük'e geri dönmek için herhangi bir çaba içerisine girer miyim; zannetmiyorum.

peki bundan sonra ne yaparım, neyi; nereye yazarım; bilmiyorum. yalnız bunula birlikte bildiğim bir şey var; artık bir sözlükçü olmadığıma göre ekşi sözlük'ün şu meşhur dejenere ilişki çıkmazlarıyla ilgili bol bol eleştiri yapabilirim. ki yaparım!

geçmiş olsun!

14 Temmuz 2008 Pazartesi

ekşi sözlük'ten arınmak istiyorum

bu cümleyi vaktiyle feridun düzağaç, bir gazeteye verdiği röportaj esnasında kullanmıştı. kendisini çok sevmeme rağmen "hadeleağn" demiştim.

farklı sebeplerden de olsa; kendisini son günlerde çok daha iyi anlıyorum. ben de ek$i sozluk'ten arınmak istiyorum ve fakat beceremiyorum! sinir oluyorum!

şikayetçiyim! çok!

edit: arındım lan galiba..

11 Temmuz 2008 Cuma

hayat bu kadar acımasız olmak zorunda mı?

az önce istatistikleri incelerken dikkatimi çekti, bu hafta içerisinde bir tanesi isviçre'den olmak üzere toplam 9 farklı kişi "hayat bu kadar acımasız olmak zorunda mı?" anahtar kelimelerini kullanarak google üzerinden blogumuzu bulmuşlar. (hadi türkiye'de yaşayan türklerin ve hatta türkiye'de yaşayan herkesin bu soruyu sormasını/soruyor olmasını anlarım da; isviçre'de ikamet eden ziyaretçimizin ruh halini çözemiyorum)

şayet kendileri herhangi bir sebepten ötürü bir defa daha uğrarlarsa ben arayıp da bulamadıkları o cevabı vermek istiyorum müsadenizle;

hayır.
ama zaman zaman olabilir. büyütmeyin, derin nefes almayı deneyin.

lan manyak mısınız oğlum? ne bu tripler allahaşkına ya? bak hele sen isviçreli, hiç yakıştı mı sana? oldu mu hiç?
lütfen.

ekleme;
bir arkadaşım ekolünden olmayan birkaç arkadaşım "neden insanların acılarını taşak malzemesi yapıyorsun? nedir yani, yeryüzündeki hiçbir acı mı çift dingilli değil? sana göre acı dediğimiz şeyin bir kısmı isot, kalan kısmı da 13 yaşında hayatı çözdüğünü sanan gerizekalıların ruh hallerindeki dalgalanmalardan mı ibaret?" diye sordular. daha büyük yanlış anlaşılmalara mahal vermemek adına kendilerine acının google aramaları ile dindirilebilecek türden bir şey olmadığını ve anlamını bilmediğim kelimeleri kati surette cümle kurmak için kullanmadığımı hatırlatmak isterim.

acıyla taşak geçmek, insanların acılarını küçümsemek falan yok yani.hem nerden biliyoruz/biliyorsunuz "hayat bu kadar acımasız olmak zorunda mı?" isminde bir kitap, bir film ne bileyim bir dizi falan olmadığını? eah! kızdım!

gördüğün gibi çok unutkanım!

az önce eski sevgiliye nispet konseptli şarkılardan ne derece iğrendiğimi fark ettim sevgili romalılar. bir yandan çalışıp bir yandan radyo fenomen dinliyordum. demet akalın'ın şu "sevgilimi koluma takarım, bebek'te üç beş tur atarım, olmadı bi de miami yaparım, gördüğün gibi çok unutkanım, evet evet doğru duydun unutkanım, unuturum ben!" adlı şarkısına denk geldim.

kendisine bir çift sözüm var müsadenizle.

demet,
dikkat etmiyorum sanma. piyasaya çıkan şarkılarının yarısı eski sevgiliye nispet, kalan yarısı da platonik kızın dramı seviyesinden ileri gitmiyor. tahmin ediyorum ki bu şarkıların sözlerini sen yazmıyorsundur zira kütür kütür bir popon ve kayda değer bir bel popo oranın var. bu eserlerin böyle bir popodan çıkacağına zerre ihtimal vermiyorum.

güzel kızım;
şarkı söylemek konusunda çok ısrarlıysan lütfen kendine daha fazla farklı kelimeyi kullanarak daha anlamlı cümleler oluşturabilen bir söz yazarı bul.

ha ama diyorsan ki ben şarkı söylemesem de olur; o en güzeli olur. otur evinde beyine tarhana kaynat. evinin, mutfağının, balkonunun kadını ol. bak hayatın birden bire nasıl değişecek, nasıl gelişecek. göreceksin.

sevgi dolu samimi gülümseme,
gök şüphesiz ki her şeyi bilen tuğ.

9 Temmuz 2008 Çarşamba

bkm mutfak

bkm mutfak, son bir senedir ve özellikle çok güzel hareketler bunlar başlamadan önce sıklıkla gittiğim(iz), bir yandan çay kahve içip bir yandan kitabınızı okuyabildiğiniz, mutfak çalışanları ile hoş-beş yapabildiğiniz, başta yılmaz erdoğan olmak üzere bilimum bkm oyuncusuyla sıklıkla karşılaşabildiğiniz, sevimli ve sıcak bir mekandı.

ne zaman gitsek boş olurdu, sevdiğimiz yönlerinden biri de buydu tabii.

yalnız bugün bir arkadaşımla konuştum. "bkm mutfak'a gittik, yer yoktu, kafe pi'de oturduk" dedi laf arasında, "nasıl yani?" dedim, "bkm mutfak'ta nasıl yer olmaz? kendinde misin sen?!" diye de ekledim.

"vallahi yoktu maralım, saatler de henüz öğleni gösteriyordu oysa ki" dedi.
(arkadaşım danimarka dükü olduğundan kelli biraz böyle kraliyet ağzı ile konuşuruz aramızda)

bak çok ciddi ve tepki dolu söylüyorum,
tamam çok güzel hareketler bunlar gerçekten keyifli, güzel bir televizyon programı olmuş ama bkm mutfak'ı elimden alacaksa sonuna kadar şikayetçiyim.

yılmaz erdoğan buna bir şey yapması lazım. tüm samimiyetimle rica ediyorum. o kadar ayarını almışlığım var. lütfen.

8 Temmuz 2008 Salı

hasan doğan

duymuşsunuzdur, türkiye futbol federasyonu başkanı hasan doğan geçtiğimiz cumartesi günü geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.

ak partili olmasına rağmen işini düzgün yapan, futbol için uzun zamandır hiçbir federasyon başkanının göstermediği özveriyi göstermekten çekinmeyen, şaşırtıcı şekilde tarafsız ve iyi bir insandı görebildiğimiz kadarıyla. ölümü beni de çok şaşırttı, çok üzdü.

maalesef türkiye futbol federasyonu ve türk futbolu çok şey kaybetti hasan doğan ile. toprağı bol, ruhu şad olsun.

1 Temmuz 2008 Salı

ihanet ve kehanet satışta!

rahmi vidinlioğlu'nun ikinci kitabı ihanet ve kehanet sonunda "çıktı çıkıcak" olmuş ve hatta internet üzerinden kapıda ödeme seçeneğiyle satışa bile sunulmuş!

kendisini derhal edinmek için bu adresi kullanabildiğiniz gibi, 15-20 gün içerisinde herhangi bir kitapçıdan da temin edebilirmişsiniz.

edit: ideefixe'e de eklenmiş. o da tam şurada.