31 Aralık 2009 Perşembe

yeni yil

(ilk defa cep telefonundan blog yaziyorum, cok uzatamayacagim)
2009 benim icin son derece guzel bir yil oldu ve guzel bir gece ile son buluyor. siz muazzam insanlarin da en az benim kadar guzel bir 2009 gecirdiginizi varsayiyor ve hepinize istediklerinizi yapabileceginiz, huzurlu, mutlu ve elbette saglikli bir yeni yil diliyorum.

hoscakalin!

29 Aralık 2009 Salı

gitmek (ya da kalmak) üzerine

artık sadece "belki bir ihtiyaç sahibi çıkar" diye saklıyorum yazdıklarımı iç ceplerimin ücra köşelerinde. kelimelerimin bir kısmı kötürüm, bir kısmı ise (kemo)terapi görüyor nicedir ve kalanlar, "gitme" ile başlayan cümleler kurmaya yetmiyor konuştuğumuz dilde.

olacak -olmakta olan- belli aslında ama hala vakit varken peşinen söyleyeyim bu vesileyle;

"canımı sıkma benim, kötü söyletme. gel diyorsam gel. git(me) diyorsam sakın gitme!"

28 Aralık 2009 Pazartesi

can yücel - eğer

sözlükte namussuz çay başlığını görünce aklıma geldi, ne güzel şiirdi eğer...

o kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

o kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

o büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

o kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.


uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

ıssız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

ıssızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...


evet sevgili,
kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!


--can yücel

19 Aralık 2009 Cumartesi

böyle olduğumuz iyi mi oldu?

başlık haybeden gerçeküstü aşk'tan... ne sebeple attım bilmiyorum, aklıma geldiğinde henüz hiçbir şey yazmamıştım ki, başlığı en son bulanlardandım.

şebnem ferah yeni albüm yaptı, biliyor musun bilmiyorum. adı benim adım orman. çalışırken, şöyle hızlıca bir dinledim ve istiklal caddesi kadar'ı ilk favorim olarak belirledim.

sonra... sözlük'e geri döndüm. iyi mi oldu bilmiyorum. eskisi kadar keyifli değil aslında nicedir, okunduğunu bilince rahat rahat yazamıyor insan. gerçek anlamda yazmayı bırakalı çok oldu gerçi ama arada, özellikle uyuyamadığımda geliyor dilimin ucuna birkaç kelam, hani söyleyemediğimden değil ama söylemek istemediğimden içime attığım şeyler, ses etmiyorum. başka şeyler düşünmeye gayret ediyor, özellikle güzel kokanlardan uzak duruyorum.

neyse...

şimdi uyumalıyım. belki günün birinde -yarın mesela- geri dönerim.