11 Temmuz 2008 Cuma

hayat bu kadar acımasız olmak zorunda mı?

az önce istatistikleri incelerken dikkatimi çekti, bu hafta içerisinde bir tanesi isviçre'den olmak üzere toplam 9 farklı kişi "hayat bu kadar acımasız olmak zorunda mı?" anahtar kelimelerini kullanarak google üzerinden blogumuzu bulmuşlar. (hadi türkiye'de yaşayan türklerin ve hatta türkiye'de yaşayan herkesin bu soruyu sormasını/soruyor olmasını anlarım da; isviçre'de ikamet eden ziyaretçimizin ruh halini çözemiyorum)

şayet kendileri herhangi bir sebepten ötürü bir defa daha uğrarlarsa ben arayıp da bulamadıkları o cevabı vermek istiyorum müsadenizle;

hayır.
ama zaman zaman olabilir. büyütmeyin, derin nefes almayı deneyin.

lan manyak mısınız oğlum? ne bu tripler allahaşkına ya? bak hele sen isviçreli, hiç yakıştı mı sana? oldu mu hiç?
lütfen.

ekleme;
bir arkadaşım ekolünden olmayan birkaç arkadaşım "neden insanların acılarını taşak malzemesi yapıyorsun? nedir yani, yeryüzündeki hiçbir acı mı çift dingilli değil? sana göre acı dediğimiz şeyin bir kısmı isot, kalan kısmı da 13 yaşında hayatı çözdüğünü sanan gerizekalıların ruh hallerindeki dalgalanmalardan mı ibaret?" diye sordular. daha büyük yanlış anlaşılmalara mahal vermemek adına kendilerine acının google aramaları ile dindirilebilecek türden bir şey olmadığını ve anlamını bilmediğim kelimeleri kati surette cümle kurmak için kullanmadığımı hatırlatmak isterim.

acıyla taşak geçmek, insanların acılarını küçümsemek falan yok yani.hem nerden biliyoruz/biliyorsunuz "hayat bu kadar acımasız olmak zorunda mı?" isminde bir kitap, bir film ne bileyim bir dizi falan olmadığını? eah! kızdım!

0 comments: