29 Mart 2010 Pazartesi

iki: sabah

...
korkuyordum ve gözlerimin ikisini birden açabilecek durumda değildim. öte yandan, hala sarhoş olup olmadığım hakkında da hiçbir fikrim yoktu. bir süre hiçbir şey yapmadan ve pek tabi hiçbir şey düşünmeden yalnızca nefesimi düzenlemeye çalıştıysam da kar etmedi. düzensiz ve hırıltılı nefes alan, korkak, yarı sarhoş, yarı çıplak, dün ve yarından çok farklı olarak; muhtemelen yarım bir adamdım.

sırtüstü yattığımı fark ettim. gözlerimi açmayı başarsam bile göreceğim şey en iyi ihtimalle tavandı. yaklaşık beş dakikadır ötelediğim ve fakat ivedi şekilde yüzleşmem gereken gerçeğin tavanda olmadığı ise, gözlerimin aksine gün gibi açıktı.

rüzgarla yayılan martı ve vapur sesleri iyiden iyiye duyulur olmuştu artık odamda ve dileyebileceğim çok şey olmasına rağmen gözlerimi açtığımda ilk görmek istediğim şeyin güneş olduğuna karar vermiş, yalnızca güneş dilemiştim. kötü bir güne güzel başlamanın en iyi yolu güneşi görmek olurdu baharları istanbul'da.

aslında bir an önce karar vermeli, bir şeyler yapmalı ve yüzleşmeliydim;
ertelemeyi tercih ettim...

0 comments: