14 Mart 2010 Pazar

cumartesi eğlencesi niyetine

bir saniye.

siz sanıyorsunuz ki, ben metni bir varmış bir yokmuş üzerine kurup aşık edebiyatı yapmayı sevmiyorum, öyle put gibi takılayım, birbirinden ruhsuz yazılarla, önünüze ana yemek niyetine kötü şakalar sunayım; bayılıyorum.

bayılmıyorum!

bilakis; aslında şurada lafını edebilecek o kadar çoklarca şey varken, ayda bir kez uğrayıp ne var ne yok diye bakıyorum ya; içim içimi yiyor ve bittabi farkındayım ki; sadık okuyucu kitleme de büyük ayıp oluyor. (hakkaten sadıklar, çok enteresan)

tabii bu ayrılığın da, tıpkı geçmişteki ayrılıklarımız gibi birden fazla nedeni ve tonlarca bahanesi mevcut lakin artık bunlara ben bile inanmazken, tutup da "ulan ne çok işim var, inanır mısın şuraya üç satır yazacak vakti bulamıyorum. vaktisizlikten sıçamadığım oluyor yer yer" demek maymunluğun daniskası olur. haliyle bu kısmı daha fazla uzatmıyorum.

bu hafta rezalet seviyede yoğun geçti. toplantı odasından çıkamadığım, öğlen yemeği niyetine earl grey içtiğim günler oldu ama yılmadım, yıkılmadım ve haftasonuna zıplamayı başardım. bir yandan baharın yavaş yavaş muzur (muzur mu?) yüzünü gösteriyor oluşunun bünyemde yarattığı tarifsiz ve öte yandan da manasız pozitif enerji, diğer yandan haftasonu programları; o özlediğim haftasonunu yaşamama ramak kalmışken önce sezyum'un eşinin vefat haberiyle karşılaştım, sonra haftasonu programımdaki gecikme ve takiben iptallerle, son olarak da yarın istanbul'da cereyan edeceğini öğrendiğim hava muhalefetleriyle.

üst üste bu kadar götlük olunca, ne sokağa çıkasım kaldı, ne içki içesim. kırdım kıçımı, aldım kitabımı elime, evimde oturdum. çay demledim, şarkı söyledim. bi ara baktım ki sıkılıyor gibi oluyorum, hemen gitarı aldım elime, biraz da onunla oyalandım. tam her şeyi tüketip "şu sigara bitsin de uyuyayım" kıvamına gelmişken siz geldiniz aklıma, burayı dürtmeden uyuyayım istemedim.

yaşıyorum, keyfim yerinde.

hem de şu sıra, lost'un fena halde boka sarışının acısını house'dan çıkartıyor, tıpkı feridun düzağaç gibi ben de olanları birbirine bağlıyorum ama epeydir katiyen ağlamıyorum. (şayet dinlemediyseniz; yeni albümden mütemadiyen ağlıyorum'u şuradan dinleyebiliyorsunuz) yeni albüm 17'sinde geliyormuş diye duydum, doğru ise önümüzdeki şu güzide haftayı fd 7 albümünün varlığına armağan ediyorum.

anadolu rock'tan uzak, muazzam pazarlar diliyorum bir de,
mutfağın önünden geçiyorum,
yatak odama doğru ağır adımlarla ilerliyorum.

1 comments:

yersen dedi ki...

"bir saniye"den başlayarak, "yaşıyorum, keyfim yerinde"ye kadar aynen katılıyorum...