14 Aralık 2008 Pazar

bayram notları

eveeeet, dolu dolu ve eğlenceli bir bayramı daha geride bıraktık. aslında paylaşacak çok şey var bayrama ve bayram tatiline dair ama bir kısmını çoğnulukla sarhoş olduğum için hatırlamıyorum, e bir kısmı da sizi ilgilendirmiyor.

söyleyebileceklerimi şöyle kısaca, kronolojik olarak aktarmak isterim;

- cumartesi: cumartesi gecesi çok alkol almıştık yanılmıyorsam. kayda değer pek bir şey yoktu ama eğlenmişizdir heralde. blue margarita falan içtim. hastasıyım.

- pazar: arife günü sıkıcıydı. alışverişe çıktık. aşıklar'da maç izledik. ben ilk gol gelene kadar lincoln'ün hatay doğumlu olduğunu iddia ettim. arada birimiz "metiin!" diye bağırdı, "kiim" diye cevap verip güldük. gece sıkıldım. çalıştım.

- pazartesi: bu bayram, sonunda kurban kesme hadisesini güzel organize etti aile büyükleri, kurbanımız köyde kesildi, parçalandı. eve servis edildi. rahattı. sürekli el öpmeyle geçen bir günün ardından gece yine çok sıkıldım. sabah 6'ydı çalışmayı bırakıp yattığımda.

- salı: ikinci günü evdeydim. çalıştım. işime aşık olduğuma kanaat getirdim. akşam buğra geldi. bizde birer kahve içip onlara geçtik. biraz film izleyip yemek yedik. evde sıkılınca burak ve kafilesinin yanına zıpladık. yine epey içtik. çağla'larla karşılaşıp ertesi gün için randevulaştık. kimseye asılmadık. eve dönerken buğra arabanın önüne işedi. kokoreç çok kimyonluydu. (gerçi bence değildi de neyse)

- çarşamba: üçüncü günün sabahında prison break izledik. kaçak çay tükettik. bir daha kaçak çay içmemeye karar verdim. bir ara çıkıp çağla ve çağla'yı aldık. murtür[1] içtik. sarışın çağla acayip sarhoş oldu, esmer ayıktı. daraldım. zeus şakamı her ne kadar kimse duymamış da olsa bence süper komikti. gece geç vakitte yine yalnız kaldığımızda gönül kahvesi'nde kötü şakalar yapmakla meşgul olan burak'a uğradık. kahveleri ona soktuk. eve döndük. şu an adını hatırlayamayacağım bir film izledik. eğlenceliydi. sabah ezanıyla birlikte acıktık. bekir usta'ya gittik. enteresan şekilde şişlenmedik. bekir mangala düşen peçeteyi eliyle alınca biraz şaşırdık yalnız ne yalan söyleyeyim. tamamen "ucuz adamlar" konseptli bir geceydi. güldük baya.

- perşembe: dördüncü gün hiçbir şey olmadı! gündüz çalıştım. gece buğra'nın ilkokul arkadaşlarıyla birlikteydik. uzunca bir süre, sonunda ne açılan ne de kapanan herhangi bir parantez olmayan üst üste iki nokta gibiydim. bayram dahilinde alkolün bokunun çıktığı tek geceydi. bir ara beyoğlu'nda fotoğraf stüdyom oldu. bir ara da aşk diye bir şeyin olmadığını iddia ettiler, konsepti beğenince "yok yok yok" diye destekledim. şarkıydı galiba o. beyaz kelebekler kolajımız grup içerisinde takdir görmedi ama bence başarılıydı. onur inanılmaz sarhoştu, güldük. o gece olmayan hiçbir şey normal değildi ama yine de keyifliydi. zarifti.

işi ve istanbul'un karmaşasını özledim. tatil fazla uzundu. gerçi nasılsa çok zengin, dertten tasadan yoksun bir milletiz. biz tatil yapmayalım da kim yapsın?

yatmak bence de bize çok yakışıyor ama gelin geri dönelim,
yeni yıl -özellikle ekonomik açıdan- hiç de kolay geçmeyecek zira..

[1]murtür (as "murat türker"): ilk olarak murat ve türker isimli iki yağız tarafından denendiği iddia edilen votka, pudra şekeri, toz içecek ve jelibondan oluşan bol alkollü içecek. dişiler üzerinde yarattığı ("aa çok tatlı süper", "bu ne be bi büyük votka içerim ben böyle", "shot içildiğine emin misin bunun? su bardağı falan yok mu?") etkilerle meşhurdur. bayılırız.

0 comments: